Kocaeli Haberleri Kocaeli Son Dakika

Kocaeli'nin Nabzını Tutan Site Kocaeliparaf.com'a Hoşgeldiniz. Kocaeli'in Güçlü Sesi, Kocaeli Haber, Kocaeli Haberleri, Kocaeli Yerel Haberleri

Kocaeli Paraf Haber Sitesi

Kemalpaşa Mh. Cumhuriyet Cd. Petan İşhanı Kat: 5 No:30 İzmit, Kocaeli
sennuruzan@gmail.com

Elma: Bilim Ve Teknikten Ayrılmadan Depreme Hazır Olmalıyız

TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Mehmet Ali Elma, Düzce Depremi'nin yıldönümü sebebiyle düzenlenen programda konuştu.

Elma: Bilim Ve Teknikten Ayrılmadan Depreme Hazır Olmalıyız

TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Mehmet Ali Elma, Düzce Depremi'nin yıldönümü sebebiyle düzenlenen programda konuştu. Elma "TMMOB ve bağlı odalar olarak kentsel dönüşüme karşı olmadığımızı, kentimizin depreme dirençli hale getirilmesi için yapılacak çalışmalara katkı sunmak için hazır olduğumuzun altını çizerek, bilim ve teknikten ayrılmadan, kentimiz ve kamu çıkarlarını korumak adına hazır olduğumuzu bir kez daha belirmek isteriz." dedi.

12 Kasım 1999 tarihinde meydana gelen ve büyük yıkıma neden olan Düzce Depremi'nin, 25'inci yılında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu tarafından program yapıldı. TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Tarihi Taş Binası'ndaki programa TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Mehmet Ali Elma, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Kocaeli İl Temsilcisi Niyazi Temizkan, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Gökmen Hasançebi ve meslek odası temsilcileri katıldı. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Mehmet Ali Elma programda depremle ilgili basın açıklamasını yaptı.

6 ŞUBAT YETERLİ ÇABAYI SARFETMEDİĞİMİZİM GÖSTERGESİ

Sekreter Elma açıklamasında " Bugün 12 Kasım 1999 Düzce Depremi'nin 25'inci yıl dönümü. Öncelikle bu depremde hayatını kaybetmiş vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Bölgemizde yaşadığımız 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin yarattığı acılar yaşanırken, iki ay sonra 12 Kasım 1999 tarihinde 7.2 büyüklüğündeki Düzce depremini yaşadık. Bölgemizde yaşadığımız bu depremlerin üzerinden bugün tam 25 yıl geçti. 6 Şubat 2023 tarihinde ise Kahramanmaraş Pazarcık’ta başlayıp eş zamanlı olarak Hatay’da devam eden 7.7 ve aynı gün Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğünde depremleri ülkemiz yaşadı. Artçı sarsıntılarının bile büyük deprem ölçeğinde olan bu depremlerle yaşanan yıkımlar, deprem gerçekliğini kabullenerek, buna göre bir ülke düzenlemesi için yeterli çabayı sarfetmediğimizim somut göstergesi olmuştur.

YETERLİ ADIMLAR MAALESEF ATILMAMIŞTIR

25 yıl içerisinde yaşanan Depremler, gerekli tedbirler alınmadığında doğa olaylarının afetlere ve  büyük toplumsal felaketlere dönüşebildiğinin en acı örnekleri olarak tarihe geçmiştir. TMMOB olarak deprem coğrafyasında yaşadığımızı her fırsatta dile getirmekteyiz. Şehirlerimizin ve yapılarımızın depreme hazırlıklı hale getirilmesini sürekli olarak tekrarlıyoruz. Yaptığımız tüm uyarılara, yayımladığımız tüm raporlara, gerçekleştirdiğimiz tüm bilimsel etkinliklere rağmen, bugüne kadar depreme hazırlık konusunda yeterli adımlar maalesef atılmamıştır. Bilimin gereklilikleri yerine, sermayenin önceliklerine önem vermenin bedelini kaybettiğimiz hayatlarla ödüyoruz.

RİSK AZALTILMADIĞI SÜRECE ÜLKEMİZ YIKIMLARLA DEFALARCA KARŞILAŞACAK

Ülkemizdeki mevcut yapı stokunun yüzde 60’ ı mimarlık ve mühendislik hizmeti almamıştır. TBMM’nin İzmir Depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsündedir. Buna karşın; 2012 yılından bugüne kadar yalnızca 197 bin yapı, 859 bin 114 bağımsız birim için riskli yapı tespiti yapıldı ve bunlardan 165 bin yapı, 767 bin 349 bağımsız birim yıkılmıştır. Bu risk ortadan kaldırılmadığı veya azaltılmadığı sürece ülkemiz büyük yıkımlarla defalarca yüzleşeceği gibi, depremler sonrası müdahalelerde de yetersiz kalmaya mahkum olacaktır.

2018 YILINDA İMAR AFFI YÜRÜRLÜĞE KONULMUŞTUR

Eylül 2023'e kadar 20 yılda; 2,7 milyar metrekare alan için inşaat izni verilerek 2 milyon 144 bin 656 yeni yapı ruhsatı düzenlenmiş. 13 milyon 348 bin 492 konut üretilmiştir. Bunlardan kaçının doğru zemin etütlerinin yapıldığı, uygun mimarlık ve mühendislik proje süreçleri en nihayetinde de gerekli denetimi gördüğü, tartışma konusudur. 1999 Marmara ve 2011 Van Depremlei'nden daha önce çıkarılan imar afları kapsamındaki kaçak yapıların çoğunun yıkılmasına ve binlerce yurttaşın hayatını kaybetmesine rağmen; 2018 yılında ‘İmar Barışı’ adı altında yeni bir imar affı yürürlüğe konulmuştur.

RİSKLİ YAPILAR MEŞRU HALE GELMİŞTİR

Afet riski altındaki alanlarda olup olmadıklarına, kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilip edilmediklerine bakılmaksızın; 3 milyon 119 bin 947 kaçak ve imara aykırı yapı için 26 milyar 151 milyon 389 bin 263 TL yapı kayıt belge bedeli alınarak, riskli yapılar meşru hale gelmiştir. Yapı güvenliği olmayan, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş, teknik olarak sağlık ve güvenlik koşulları belirsiz toplam 7 milyon 393 bin 413 bağımsız bölüme kullanma izni niteliği taşıyan belge düzenlenmiştir.

RİSKLİ OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN YAPI MİKTARININ YÜZDE 2-3 YENİLENEBİLMİŞ

Yine TBMM’nin Kahramanmaraş merkezli Depremlere ilişkin çıkarmış olduğu Mayıs 2023 tarihli raporundan anlaşıldığı üzere son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapıya “ Kentsel Dönüşüm” adı altında müdahale edilerek yenilenmesi sağlanmıştır. Yani 2012 yılından bu yana riskli olduğu düşünülen yapı miktarının sadece %3-4 civarındaki kısmı yenilenebilmiştir. Marmara’ da olası bir depremde en çok etkilenecek illerden biri olan ve bir milyon beş yüz bin civarında yapının olduğu İstanbul’da; Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından 2019 yılında hazırlanan 'İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi' sonuçlarına göre bina stokunun yalnızca yizde 30’u 2000 yılı sonrası inşa edilmiştir. Olası bir depremde yaklaşık 194 bin binanın yıkılacağı veya oturulamayacak derecede hasar göreceği, 14 bin 150 can kaybının yaşanacağı tahmin edilmektedir. Raporda, 47 bin kişinin ağır yaralanacağı veya hastane şartlarında tedavi görmesi gerekeceği ve 640 bin hane yani yaklaşık 2 milyon kişinin acil barınmaya ihtiyaç duyacağı öngörülmektedir. Ancak, sağlık hizmetleri ve acil barınma için kullanılacak eğitim, sağlık ve spor tesislerinin; %50 sinin depremin etkisinin şiddetli olacağı bölgelerde bulunduğu, deprem sırasında işlevlerini devam ettirmesi zorunlu olan bu binaların hasar göreceği ve yapısal güvenliklerini koruyamayacakları belirtilmektedir.

İLİMİZ İLK YARDIM BEKLENECEK ŞEHİRLERDEN BİRİ

Unutulmamalıdır ki ilimiz, olası İstanbul depreminden etkilenecek illerden biri olmakla birlikte, ilk yardım beklenecek illerden birisidir. Yine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ nın tahminlerine göre 600 bin civarında riskli olduğu belirtilen yapı varlığına karşın 81 bin 228 binanın “Kentsel Dönüşüm” kapsamında yıkılıp yenilendiği TBMM’nin Mayıs 2023 tarihli raporunda ifade edilmektedir. Buna göre İstanbul’daki riskli yapı dönüşümünün son 11 yıl içeresinde yüzde 13-14 civarında kaldığı görülmektedir. Aynı yöntemlerle devam edilmesi halinde İstanbul’un “güvenli” bir yapılaşmaya kavuşması 80 yıl gibi bir zamana yayılacaktır! Kaldı ki bu türlü bir dönüşümün sağlıklı bir kentsel dönüşüm projesi olmadığını aynı rapordaki veriler ortaya koymaktadır. İstanbul’da dönüştürülen 81 bin 228 binadaki 381 bin 214 konut ve 53 bin 942 işyerine karşılık, 702 bin 593 konut ve 64 bin 256 iş yeri yapıldığı ifade edilmektedir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARI SON YILLARDA AMACINDAN SAPTIRILIYOR

Yüzde 85 civarındaki yoğunluk artışı kent üzerinde ulaşım, altyapı, sosyal olanaklar gibi konularda büyük bir baskı oluşturup yaşanamaz kentler yaratırken, deprem açısından da yapısal riskleri kentsel risklere dönüştürmektedir. Deprem risklerinin azaltılması kentsel yoğunluğun azaltılmasıyla doğru orantılıdır. Rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri riskleri azaltmadığı gibi artırmaktadır. Kaldı ki gerçekten acil olarak dönüştürülmesi gereken binalar, bölgeler rant getirisi olmadığı takdirde kaderine terkedilmektedir. Kentlerin yeniden yapılandırılması ve depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için gerekli olan ‘Kentsel Dönüşüm’ uygulamaları özellikle son yıllarda amacından saptırılarak inşaat firmalarına kaynak aktarılmasının, kentsel rantların belli kesimlerde toplanmasının bir aracı haline getirilmiştir.

BİLİMSEL BAKABİLEN POLİTİK BİR ANLAYIŞA İHTİYAÇ VAR

Başta depremler olmak üzere tüm afetlere yönelik politikaların ve atılması gereken adımların tüm boyutlarıyla neler olması gerektiği konularında, başta kamu kurumları ve karar organları olmak üzere hemen her kurum tarafından raporlar, planlar hazırlanmış ve kararlar üretilmiştir. Ancak son depremler sonuçları itibarıyla göstermektedir ki, alınan kararlar ve yapılan çalışmalar büyük oranda palyatif kalmış durumdadır. Dolayısıyla öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır.  TMMOB ve bağlı odalar olarak kentsel dönüşüme karşı olmadığımızı, kentimizin depreme dirençli hale getirilmesi için yapılacak çalışmalara katkı sunmak için hazır olduğumuzun altını çizerek, bilim ve teknikten ayrılmadan, kentimiz ve kamu çıkarlarını korumak adına hazır olduğumuzu bir kez daha belirmek isteriz. Bu vesileyle, Başta 25. Yıl dönümü olan Düzce depremi olmak üzere, afetlerde kaybettiğimiz yurttaşlarımızı rahmet ve saygıyla anıyor; sahip olduğumuz mesleki uzmanlık ve toplumsal sorumluluklarımız kapsamında, doğal afetlerin tahribata ve can kaybına yol açmasının temelinde yer alan bilimsel kentleşme, mimarlık ve mühendislik ilkelerine aykırı uygulamalar karşısında mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdüreceğimizi değerli kamuoyumuzla paylaşıyoruz." ifadelerini kullandı.

# 
Bu Haberi Beğendin Mi?
0 kişiden 0 kişi beğendi

Sen de yorumunu yaz!

E-posta adresin gizli kalacaktır. Lütfen tüm zorunlu alanları doldurun *